29 Ağustos 2012 Çarşamba

İNSANSIN (Şiir)

bir soyutlar tanrısı olarak insan.
bir somutlar tanrısı olarak tanrı.
bir soyut olarak tanrı. 
bir somut olarak insan. 
bir döngü olarak ömür.
bir döngü olarak kısır.
ve şimdi,
onunlasın. sonra da.
sonra da onunlasın.
peki o?
seninle. şimdi. 
sonra da seninle.
hayalbaz doğarsın. zararsızsın.
düzenbaz yaparlar ansızın.
kararsızsın. faydasızlardansın artık.
deli dolu olamazsın. 
dolu deli vardır vurmalısın.
onlar yansın. bizler kalsın. 
bazen yaşlısın.
gözlerin gibisin; her yere dönen.
bebeklerinden yaşlar süzülen.
bir isyanın var ki.
gülüp geçmelik dostlarla eğlenmelik.
mastürbasyonu yarım kalmış ergen isyanı seninki.
mahreminden utananlardansın ne de olsa
hayvan kadar asil olamadın 
yalan kadar baki kalamadın bu dünyada.
bir yerde kubbe,
bir yerde çan,
bir yerde kipa,
rahat yaşayamadın bu dünyada
ölümü kimin hak ettiğine sen karar verdiğin halde.
bıçağı silahı sen icat ettin.
sen avlandın sen katlettin.
ama senin de kuralların var azizim. 
yaşamamalısın rahat.
insansın bi kere.
topraksın neticede.
sokarlar yerin dibine
unuturlar günü gelince.
bir toprak olarak insan.
bir hayvan olarak insan
ve bir tanrı olarak her şey.

1 Şubat 2012 Çarşamba

BİR ÇINAR KAYBOLDU GÖZÜMÜN ÖNÜNDE...


Ben 6 yaşındaydım. 31 Ocak akşamıydı. Okula gitmiyordum sanırım o yıllar. Ama yine de erken yattım. Sabah kalktım erkenden. Televizyonu açtım. Herkesten önce ben kalkardım rahat rahat çizgi film izleyebilmek için. Ama bugün televizyon kanalları daha bi farklıydı. Her kanalda uzun saçlı bıyıklı adam... Klipleri... Röportajları. Ben bu adamı çok severdim. Adam Olacak Çocuk diye bir programı vardı katılmak isterdim. Adı daa şey neydi... BARIŞ.. evet Barış Manço.. Peki ben yıllardır bu adamın şarkılarıyla, kasetleriyle, klipleriyle eğlendiğim anlarda neden bu kadar sık yayınlanmıyordu. Bugün doğum günü müydü acaba?

Her neyse odama geçtim. Üşümüştüm. Yelek giydim üstüme. Acıktığımı hissettim annemi uyandırmak için yatak odasına girdim. Ve yıllar sonra bile asla aklımdan çıkmayacak şu diyaloğu yaşadık onunla..

Ben: Anneee!. Hadi kalk kahvaltı yapalım.
Annem: Arda!...
Ben: Efendim?
Annem: Barış Manço öldü bugün!..
Ben: Ne?
Annem: Evet..
Ben: Aaa..

Televizyonu yeniden açtım. Bu sefer göremediğim başka ayrıntıları gördüm ekranda. Seni unutmayacağız, Barış'ı kaybettik vs benzeri cümleler. İsyan edecektim ama daha 6 yaşındayım. Hayran olduğum bir şey ilk defa geri dönmeyecek bir yolculuğa çıkmıştı nasıl tepki verilir bilmiyordum. Annem kalktı yanıma geldi. O da televizyonu izlemeye başladı. Sanki dün gece o acı haberi öğrenen o değilmişcesine ağlamaya başladı. Ben de ağlamak istiyodum. Çünkü içimde o kadar büyük bir üzüntü vardı ki nasıl dışarı vuracağımı bilemiyordum. Ölümle ilk karşılaşmamdı.
İdrak etmem 3 gün sürdü. Akşam saatleriydi ve yine bir anahaber programında Barış Manço şarkıları çalıyordu. Birden gözlerim doldu. Daha önce çok ağlamıştım. Bisikletten düşmüştüm, topum patlamıştı, kafamı vurmuştum bir yerlere ve ağlamıştım o zamanlar. Ama bu bambaşka bi gözyaşıydı. Bi yerim acımıyordu. Bir şeye üzülmüştüm ve durduramıyordum kendimi. Bi anda bağıra bağıra ağlamaya başladım. İdrak etmiştim artık. Benim kahramanımdı o. Barış Çelebi derlerdi ona. Benim dilimi konuşurdu ama Dünya tanırdı onu. Hem de iyi tanırdı. Hiçbir kötülüğünü görmemiştim. Melekti o. Şu anda da meleklerin yanındaydı. Bu güzel bir şeydi.. Ama kötü olan bir şey vardı. Meleklerin yanına giden bir melek asla geri gelemezdi yanımıza. Nasıl olabilirdi. Kendime belirlediğim bir kahramanım vardı ve o da göçüp gitmişti. Ardında yüzleeerce şarkı bırakıp.

Bugün 13 yıl oldu bu duyguları yaşayalı. Bunlar hala taze. Yaşadığım ilk büyük acı hala aklımdan çıkmıyor. Ve her gün mutlaka onun sesini en az bir kere duymak zorunda hissediyorum kendimi. Bunu sanırım ondan başkası yapamazdı. Yapmasın da zaten. Barış Manço bir efsaneydi. O nesilden nesile anlatılacak bir masal kahramanı kadar hayali ama derin izler bırakacak kadar da gerçek bir kahramandı.

Selam Olsun

Arda Güzelkent

28 Ocak 2012 Cumartesi

MİNİBÜSTEKİ ÇAMAŞIRLIK

Minibüsteyim geçen gün. Maltepeden eve gitmek için binmiştim. Bindiğim an suratıma çarpan şarap kokusuyla irkildim ve paramı verip yerime oturdum. Kokunun kaynağını bulmam geç olmadı. Minibüs şoförünün arkadaşı olup minibüste moderatörlük görevini üstlendiği için en ön koltuğa yan oturup hikayeler anlatan arada bir yolculara 'geç ablacım yer var' diye seslenen tipik bir muavindi. Diğer muavinlere göre bu abimizin farkı kel ve şişman olmasıydı. Aslında en önemli farkı içmiş olmasıydı. Keyfi yerindeydi. Ucuza telefon almıştı. Onu övüp duruyordu. Bu sırada şoför bey ise yoluna bakıyor ve abimizi siklemiyordu. Abimiz anlatıyordu. Şoför dinlemiyordu. O mutluydu. Şoför mutluydu. Bizler mutluyduk. Ben hele çok eğleniyordum. (normalde minibüste müzik dinleyerek klip moduna girerim, bu sefer canım istememişti abimizin sohbeti süperdi.) Mutluluğumun şaşkınlığa dönüşmesi çok sürmedi. Kafamı kapıya doğru çevirdim ve gördüğüm şeyi önce algılamaya çalıştım. Sonra algıladım. Bir minibüste yer alması gereken son şeylerden biri vardı orda. Çamaşırlık!!!

'Bu ne la?' şeklinde sesli bir tepki verdim ama Allah'tan abimiz işitmemişti benim bu patavatsızlığımı. Yoksa başıma gelecekleri düşünemiyordum. Bi an için o çamaşırlığın kimin olduğunu, niye bu minibüste durduğunu, bunun bir aksesuar olup olmadığını düşündüm. Sonra içimden geçirdim ve mantık yürüttüm. Zor olmadı gerçi. Bu minibüste beni ilk şaşkına çeviren şey abimiz, son şaşkına çeviren şey ise çamaşırlıktı. Büyük ihtimal onundu bu. Nitekim tahminimde yanılmamıştım. Abimiz sağa sola çarpa çarpa minibüsü terk ederken çamaşırlığı kavradığı gibi inmişti aşağııya.

Olay neticelendi aslında ama kafamda yeni soru işaretleri oluşmuştu. Bu çamaşırlıkla ne yapacaktı? Nereye götürüyodu? Nereden almıştı?

Ben bunu niye anlattım? İnsanın aklına bazen bir şeyler takılır. Çok önemsizdir dışa vuramaz belki. Ama için için yer bitirir onu. Bu da böyle bir hikayeydi. Hiçbir zaman aslını öğrenemeyeceğim belki de hiçbir zaman bir daha göremeyeceğim bir hikaye.

EVRİM TEORİSİNE KANIT

Hala evrim teorisine inanmayanları görüyorum. Olayı sadece 'maymundan gelmişmişiz kasdhjahdjaf' kafasıyla incelerseniz zaten baştan ...